Gebelik ve Diyabet (Şeker Hastalığı)
Şeker hastalığı, gebelikten önce var olabileceği gibi, gebeliğe bağlı olarak sonradan da gelişebilir(Gestasyonel Diyabet). Gebeliğin fizyolojisinin gereği bazı hormonlar gebelikte bebeğin gelişimi için normalden daha fazla salgılanır. Bu hormonların salgılanması kan şekerinin yükselmesine neden olur. Bu etki özellikle gebeliğin 24. haftasından sonra hızlanarak artar. Bu nedenle gebeliğin başlangıcında açlık kan şeker ölçümleri bakılmış olsa dahi, gebeliğin 24-26 haftalarında gestasyonel diyabet (gebeliğe bağlı şeker hastalığı) açısından bir kere daha değerlendirilmelidirler.
Gebelik öncesi diyabeti olanlar ile gebeliğe bağlı şeker hastalığı olanların gebelik seyri birbirinden farklı olabilecekleri için bu iki sorunun tanı ve tedavisini ayrı ayrı inceleyeceğiz.
Diabetes Mellitus (Şeker Hastalığı) Nedir?
Diabetes Mellitus latince’de “ballı idrar” anlamına gelen bir kelimedir. Şeker hastalığının ilk zamanlarında, hastaların idrarlarının tadına bakılarak tanı konmakta olduğuna inanılmaktadır. Kan şekeri çok yüksek olduğunda idrara geçen glukozun idrara şeker tadı verdiğinin keşfedilmesi nedeniyle hastalığa bu isim verilmiş olabilir.
Kan şekerinin normal açlık kan seviyesi 70-110 mg/dl arasındadır. Yemek sonrası besinlerden kana geçen glukoz (şekerin en ufak yapıtaşı) bu oranı yükseltir ve artan kan şeker düzeyi, pankreas organından insülin salgılanmasını sağlar. Salgılanan insülinin ana görevi, kanda dolaşan glukoz’un hücrelerce alınmasını sağlamaktır. Böylece, hücrelerin ana besin maddesi olan glukoz kandan hücrelere dağıtılır.
Böylece yemek sonrası oluşan kan şekeri yükselmesi glukozun hücrelerin içine girmesiyle normal sınırlarına geri döner. İnsülin kanda glukoz yükselmesine bağlı olarak salgılandığından kan şekeri normale döndüğünde salgı durur ve böylece kan şekeri seviyesinin aşırı düşmesi engellenmiş olur.
Herhangi bir nedenle (uzun süren açlık gibi) kan şekeri seviyesi düşerse bu sefer glukagon adlı bir hormon salgılanır. Bu hormon ise karaciğer depolarından kana şeker sağlanması yönünde çalışarak bu sefer düşen kan glukoz seviyesini arttırarak normale döndürmeye çalışır.
Diabetes Mellitus vücudun kan şeker seviyesini ayarlamada başarısız olduğu bir hastalıktır. Bunun sonucunda kan şekeri toklukta aşırı yüksek olduğu gibi açlıkta da yüksek seyreder. Kan şekeri seviyesinin yüksek seyretmesi kısa süreli ve uzun süreli pek çok sistemik rahatsızlığı beraberinden getirir.
Eğer herhangi bir nedenle pankreastan salgılanan insülin yetersiz olursa Tip I diyabet, ya da insülin yeterli olmasına rağmen hücreler glukozu kullanamamaktaysa Tip II diyabet ortaya çıkar. Her iki durumda da ortak bulgu kan şekerinin yüksek seyretmesidir. Gebeliğe bağlı diyabet doğum sonrasında hiçbir tedaviye gerek kalmadan geçer ve tedaviye gerek bırakmaz. Ancak, bu gebeler ilerleyen yaşlarında şeker hastası olma riskleri daha yüksek olduğu için yılda bir kere şeker yükleme testi yaptırmalarını önermekteyim.
Her iki tip şeker hastalığı da klasik olarak çok yemek yeme, çok su içme ve fazla idrara çıkma şikayetleri ile belirti verir. Genç yaşlarda Tip I diyabetin ilk belirtisi kanda aşırı şeker yükselmesine bağlı olarak ortaya çıkan ketoasidoz (şeker koması) olabilir. Bazen ilk belirtiler vücudun çeşitli yerlerinde yaralar çıkması, sık sık vajinal mantar enfeksiyonu oluşması ya da tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu olabilir. Nadir durumlarda ilk belirtiler bozulan organların yaptığı belirtiler (böbrek yetmezliği, görme bozukluğu gibi) olabilir.
Şeker hastalığının tanısı, açlık kan şekerinin en az iki ölçümde normalden yüksek çıkması ile konulur. Şüpheli durumlarda yada gizli diyabet söz konusu ise OGTT adı verilen şeker yükleme testleriyle ortaya çıkarılabilir.
Tip I diyabet genellikle erken yaşlarda belirti veren ve tedavisinde insülin kullanılması gereken bir hastalıktır. Bu yüzden tıp literatüründe “insüline bağımlı diyabet” (IDDM- Insulin dependent diabetes mellitus) olarak adlandırılır. Tip II diyabet ise genellikle ileri yaşlarda ortaya çıkar ve genellikle tedavisinde haplar yeterlidir.
Gebelik öncesi şeker hastalığı olan ve bu nedenle insülin kullanan gebeler mutlaka hamilelikler süresince insülin kullanmaya devam etmelidirler, tedavilerinde hap kullanan gebelerin ise ilaçları insülin’e çevrilecektir. Gebeliğe bağlı şeker hastalığı tanısı konan gebelerde ise öncelikli olarak kalori hesabı diyet ile insüline gerek kalmadan takip planlanır. Gebelerimizin büyük çoğunluğu diyetlerine uydukları sürece insülin kullanmadan gebeliklerini tamamlayabilirler ama diyete uyamayan yada bu konuda daha az şanslı olan bazı gebelerimizde insülin kullanma ihtiyacı duyulabilir.
Gestasyonel Diyabet Nedir?
Gebelikte çıkan diyabet, yani tıp dilinde “Gestasyonel Diyabet” ilk defa gebelik sırasında saptanmış şeker hastalığıdır. Gestasyonel Diyabetli tanısı konulan gebelerin, gebelik öncesinde diyabet öyküsü kesinlikle yoktur.
Gestasyonel Diyabet görülme oranı, tüm gebeler arasında yüzde 2-4 olduğundan, her gebeye 24 -28. haftaları arasında GCT testi denilen bir tarama yapılması gerekir.
Bu tarama testinde kişiye önce 50 gr şeker yüklemesi yapılır. Test, günün herhangi bir saatinde suda eritilen 50 gr şeker alındıktan 1 saat sonraki kan şekeri değerine bakılmasından ibarettir. Sonuç, 140 mg/dl’ nin altında ise gebede “Gestasyonel Diyabet” yoktur, eğer kan şekeri 140 mg/dl’nin üzerinde ise gebeye OGTT denilen,100 gr’lik ikinci bir şeker yüklemesi yapılır. Bu testte 3 saat boyunca 4 kez glukoz ölçümü yapılır ve değerlerden ikisi yüksekse “Gestasyonel Diyabet” tanısı konur. GCT tarama, OGTT ise teşhis amaçlı testlerdir; ancak OGTT daha maliyetli, zahmetli ve zor olduğu için GCT sonucunun anormal çıkması durumunda kaçınılmazdır.
Teşhis edilemeyen gebelik diyabetli hastaların bebek kayıp oranları son derece yüksek olduğu gibi, anne hayatını da tehlikeye sokabilecek metabolik tablolar gelişebilir. Nitekim, eskiden anne karnında ve yeni doğan döneminde en çok bebek ölüm sebeplerinden biri annede var olan ancak tespit edilememiş olan gebelik şekerinin varlığı idi. Fetus, plasenta yoluyla anneden aldığı besinler (glukoz, aminoasit ve yağ asitleri) ile beslenir ve gelişir. Annenin karnında aşırı yükselen şeker miktarı, direkt olarak bebeğinizin kanında da glukoz fazlalığına yol açar. Bebeğin bu durumda vücudunda insülin üretim ve salınımı da artar. İnsülin bebekte büyümeyi uyaran bir hormondur ancak bu durum ne kadar da kulağa hoş gelse, bizim hoşnut olduğumuz bir durum değildir. Fetal insülinin gebeliğin 24-28. haftalarından itibaren artışı, bebeğin büyümesini hızlandırır ve doğum ağırlığını 4000 gr’ın üzerine çıkarabilir. İri bebek (Makrosomi) olarak adlandırılan bu tablo hem bebek hem de anne açısından pek çok riskler taşır. Doğum sırasında oluşabilecek omuz çıkıkları, sinir yaralanmaları, solunum sıkıntısı, şeker düşüklüğü, sarılık bu sorunlardan bazılarıdır, ancak hem geliştirilen yeni testler hem de insülinin keşfi ve yaygın kullanımı sayesinde anne ve bebeklerinin karşılaştığı birçok risk ortadan kalkmıştır.
Gestasyonel diyabetli bir annede amaç, açlık kan şekerini 90 mg/dl, yemekten 2 saat sonraki tokluk şekerini ise 120 mg/dl’nin altında tutmaktır. Bu amaçla, kişiye önce özel bir beslenme planı uygulanır ve kan şekeri bir hafta boyunca izlenir. Bu beslenme planının, günlük kalori ihtiyacı hesaplanarak bir diyetisyen ile işbiliği içinde hazırlanması tercih edilmelidir. Takipler esnasındaki kan glukoz seviyelerinin açlık ve tokluk ölçümlerindeki duruma göre insülin tedavisine karar verilir. Ölçüm sıklığı başlangıçta hergün, doz ayarlarması yapıldıktan sonra haftada en az iki gün olmalıdır. Ölçülen değerler bir takip çizelgesine kaydedilmeli ve her kontrole doktorunuza götürülmelidir.
LÜTFEN UNUTMAYIN, GEBELİK ŞEKERİ %70’İN ÜZERİNDE DİYET İLE KONTROL EDİLEBİLEN, DİSİPLİN VE TAKİP GEREKTİREN BİR SORUNDUR.
Doğumdan Sonra
Doğum anından itibaren insülin direnci ortadan kalkar ve artık yeni annemizin de diabet sorunu kalmamıştır. İnsülin tedavisi derhal kesilmelidir. Aksi halde, ciddi kan şekeri düşüklüğü (hipoglisemi) meydana gelebilir. Ancak, çok nadiren de olsa, doğumdan sonra diyabet kalıcı olabilir. Bu durumda, anne süt verdiği sürece, insülin tedavisi sürdürülebilir. Daha sonraki tedavi şekline dahiliye yada endokrinoloji uzmanı karar verecektir.
Gebelikten Önce Var Olan Diyabet ve Gebelik
Gebeliği öncesinde diyabet (şeker hastalığı) tanısı konmuş ve tedavisi süren gebelerde Tip I ya da Tip II diyabet ayırımı yapılmalıdır. Ancak gebelerin büyük kısmının genç yaşta olmaları nedeniyle genellikte Tip I diyabet (insülin kullanılan diyabet) söz konusudur.
Diyabetli gebelerin tümüne yakını gebelik öncesinde tanısı konmuş hastalardır. Nadir durumlarda tesadüfi olarak Tip I diyabet ilk bulgularını gebeliğin ilk yarısında verebilir.
Gebelikte Diyabetin Tehlikeleri Nelerdir?
Gebelik esnasında varolan diyabet hem anne adayı hem de bebek için oldukça tehlikeli durumların oluşmasına yol açabilir. Bu her zaman ciddiye alınması ve ihmal edilmemesi gereken bir durumdur.
Anne Adayı İçin Varolan Tehlikeler
Vücudun normal bir kan şekeri seviyesini sürdürmek için gerekli olan insülin ihtiyacı gebelikle birlikte önemli derecede artar (özellikle 3. trimesterde insülin ihtiyacı %100’e kadar artabilir). Diyabetli gebelerde bu ihtiyaç karşılanmadığında kan şekeri çok yükselebilir ve ketoasidoz adı verilen ve komaya kadar varabilen “şeker koması”ortaya çıkabilir.
Kontrolsüz diyabeti olan gebelerde pyelonefrit (böbrek enfeksiyonu) gibi ciddi enfeksiyonların sıklığı artar. Dirençli vajinal kandidiyazis (mantar) gelişebilir.
Hipotiroidi (tiroid bezinin yetersiz çalışması) sık rastlanan bir durumdur.
Özellikle uzun zamandan beri şeker hastası olan ve damarsal hastalık ya da böbrek hastalığı gelişmiş olan gebelerde preeklampsi ortaya çıkma olasılığı belirgin bir şekilde yükselir.
Bebek İçin Varolan Tehlikeler
Gebeliğin erken döneminde, bebeğin organlarının oluştuğu aşamada kan şekerinin yüksek seyretmesi bebekte ciddi bazı anomalilere neden olabilir. Anomalili çocuk doğurma riski 3-4 kat artar.
Diyabetli gebelerde spontan abortus (düşük) yapma riski de yükselmiştir.
Başta kalp olmak üzere, santral sinir sistemi, iskelet sistemi, genitoüriner sistem (genital organlar ve idrar yolları) ve sindirim sisteminde çeşitli anomaliler meydana gelebilir. Bunların bir kısmı ve özellikle kalpte oluşanlar normal ultrason incelemesinde görülemeyebilir.
Kan şekerinin yüksek seyretmesi gebeliğin tüm dönemlerinde bebeğin anne karnında aniden ölme riskini artırır.
Takip edilmemiş diyabetli annelerin bebekleri genelde normalden iri (makrosomik) olurlar ve amnion sıvı miktarları normalin çok üstünde (polihidramnios) olabilir.
Kontrol edilmemiş diyabeti olan anne adaylarının bebeklerinde akciğer olgunlaşması diğer bebeklere göre daha geç olur.
Preeklampsi gelişen gebelerin bebeklerinde intrauterin gelişme geriliği (IUGG) ortaya çıkabilir.
Kontrol edilmemiş diyabeti olan anne adaylarının bebeklerinde antenatal dönemde (doğum öncesi) olduğu gibi intrapartum dönemde de (doğum eylemi esnasında) fetal distres gelişme riski normal gebeliklere göre çok daha fazladır.
İri bebeğin doğumu esnasında doğum eyleminin yavaş seyretmesi ya da durması yanında çıkım esnasında omuz takılması ve buna bağlı kol felci yada köprücük kemiğinin kırılması mümkün olabilmektedir.
Bebek doğduktan sonra da başta hipoglisemi (kan şekeri düşmesi), hipokalsemi (kalsiyum düşüklüğü) ve hiperbilirubinemi (bilirubin yüksekliği) olmak üzere ciddi yenidoğan problemleri ortaya çıkabilir.
Tüm bu sayılanlar gebelik öncesi dönemden başlamak üzere gebeliğin seyri esnasında ve doğum eylemi esnasında kan şekerinin normal sınırlar içinde (60-120 arası) tutulmasıyla büyük oranda başarılı bir şekilde önlenebilmektedir.
Bu nedenle diyabeti olan anne adayı gebe kalmayı planladığı dönemden gebe kalana kadar, gebelik boyunca sıkı bir takipte tutulur, normal gebelikten daha fazla sayıda kontrole çağırılır ve daha fazla sayıda tetkik yapılır.
Bunlar gözünüzü korkutmasın, korkmanız gereken diyet programınıza ne kadar uyduğunuz yada uymadığınızdır.
mrb hocam ben 3 aydır şeker hastasıyım dikkat ediyorum hap tedavısı uygulanıyor ben hamile kalmayı düşünüyorum yaşım 29 bir çocugum var 4 yaşında şu an gözüm cok korkuyor hamile kalmaktan bu yüzden ne yapmam gerek bebegim sakat kalır ya da ölür mü yada o da şeker hastası olur mu ne yapmamj gerek nasıl bir yol çizmem gerek bana anlatır mısınız
şekerinizi kontrol altında tuttuğunuz ve takiplerinizi aksatmadıktan sonra sizde her diğer insan gibi gebe kalabilir ve çocuk sahibi olabilirsiniz
Mrb hocam 25haftamda. Yapılan 50mg şeker taraması test sonucun 141 çıktı bana 100 mg yaptırın denildi. Ama yaptırmak istemiyorum.. 141 cok yuksek bi deger degil demi hocam diyet uygulasam ve belirli aralıklarla kan değerlerine baktirsam olmaz mi. ve açlık sinir ile tokluk sınırı değerleri kaç hocam.. değer en çok kaç olduğunda insülin iğnesi kullanılır şimdiden tesekurler
bence doktorculuk oynamak yerine annelik yapmaya çalışmak sizin yapmanız gereken. normal değerler vs bilmek hekimlerin veya laborantların görevi. doktorunuz yapılmasını gerekli gördü ise, ki bende görürdüm, yaptırmamanın getirebileceği bedeller karşısında sukünetinizi koruyabilecekseniz tabii ki yaptırmazsınız. şu ana kadar aldığınız kilo, bence başlangıç kilonuz yüksek de olsa gayet iyi
Merhaba 39 haftalık gebeyim, günde 3 defa 2 şer ünite insülin alıyorum, bebeğim 3500gr şekerim nadiren 150 nin üzerine çıkıyo. Böyle bi durumda Doğum esnadında bebek solunum problemi yaşar mı?
bebekte solunum problemi bu haftadan sonra yaşanmasını beklemeyiz doğrusu.
Selam 29 haftalik hamileyim seker yuklemesi yapildi 0.96 mg cikti sonuc endiselenmelimiyim
bunun için laboratuar’ın normal değerler skalasını bilmem gerek. her laboratuarın normal değerleri farklı olabiliyor. daha doğrusu doktorunuza bunu göstermeniz tabii.
Mrb hocam eşim şeker yüklemesi yapıldı 100 mg açlık 65 1. Saat 209 2. Saat 154 3. Saat 52 çıktı ne yapmalıyız
Bir endokrinoloji is görüşülmeli